Edirne'de Sivil Toplum Atölyesi: Gıda-Tarım Politikaları ve Müdahil Olma Stratejileri
“Yerel ve Bölgesel Kamu Politikalarında Yurttaşın Sözü” çalışmamız kapsamında 7 Aralık 2019 Cumartesi günü, Edirne Belediyesi Yeni Nikah Salonunda (Eski Elektrik Fabrikası) Sivil Toplum Atölyesi gerçekleştirdik.
Yürütmekte olduğumuz çalışma genel olarak sivil toplum kuruluşlarının etkinliğinin artırılması için yurttaşların belirli stratejiler ve savunuculuk yöntemleri oluşturarak kamu politikaları ve demokratik yönetim süreçlerine katılımlarını desteklemeyi amaçlıyor. Bu genel amacı güvenli ve erişilebilir gıda konusu etrafında oluşturduğumuz bir tematik bütünlükte ele alıyoruz.
Bu doğrultuda Edirne’de gerçekleştirdiğimiz atölyede; başta Edirne olmak üzere Meriç-Ergene Havzası ve çevre illerindeki sivil toplum temsilcileriyle birlikte havza ölçeğinde yurttaşın ve sivil toplum alanın gündemleri, bu gündemler bağlamında kamu politikalarının izlenmesi ve kamu politikalarına yurttaş katılımını yine güvenli ve erişilebilir gıda ekseni etrafında tartıştık. Ayrıca, sivil toplum temsilcileri olarak kamu politikalarına etki edebilme olanaklarını ortaya çıkararak, olası işbirlikleri ve muhatapları belirledik ve müdahil olma yöntemleri geliştirdik. Meriç-Ergene Havzası için güvenli ve erişilebilir gıda kapsamında odaklandığımız alt başlıklar ise (i) üretim ve tüketim süreçlerinde gençlik, (ii) üretim süreçlerinde kadın emeği, ve (iii) kentsel örgütlenme formları ve katılımcı süreçler.
Atölye, Meriç-Ergene Havzası araştırmacısı Atakan Büke’nin, havza araştırması kapsam ve ön bulgularını tartıştığı “Meriç-Ergene Havzasında Gençlik ve Tarım-Gıda ” sunumuyla başladı. Büke, Türkiye’de insanların tarlalardan ve yaşam alanlarından uzaklaştırılırken, gıdayı bilme ve belirleme olanaklarının elinden alındığını vurguladı. Büke’nin gerçekleştirdiği araştırmaya göre, Trakya Bölgesinde, tarımsal işletmelere küçük meta üreticileri hakim; bölgede yaşayan yurttaşlar tarım dışı gelirleri çeşitlendirerek ve üretim biçimlerini değiştirerek krizlere ve şoklara direniyorlar. Tarım politikalarının yetmediği yerde Belediyeler bir olanak olarak görülüyor. Yine de, tarım politikalarının çiftçiye destek ihtiyacını gidermek üzere yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
Büke’nin Meriç Ergene Bölgesi’nde yaşayan yurttaşlarla yaptığı görüşmelere göre, gençler başka türlü bir eşitsizliğe neden olsa bile kırda kalıp çiftçi olmayı tercih etmiyor. Masabaşı işleri tercih ediyor, “Çerkezköyde asgari ücretle çalışsın ama elin tarlasında çalışmasın” ifadelerini dile getiriyor. Geleneksel üretim de köylere gençleri çekmek için bir potansiyel olarak görülse de kalanları korumak, gençleri hayal kırıklığına uğratmamak için kooperatifçilik modeli çokça vurgulanıyor.
Büke’ye göre gıda ve tarım eksenli kamu politikalarında genç yurttaşların sözünün kooperatifler, gıda kolektifleri, üretici pazarları, kent bostanlar, kent tarımı, alternatif mutfaklar gibi olası araçları mevcut.
Atölyenin ikinci bölümünde ise “Erişilebilir ve Güvenli Gıda Açısından Kamu Politikaları” tartışıldı. Panel-tartışma şeklinde geçen bu oturumda Kırklareli Üniversitesi’nden Murat Öztürk dünyada ve Türkiye’de tarım ve gıdayı, Kadıköy Kooperatifi’nden Selma Değirmenci ise gıda ekseninde alternatif ekonomi ağları ve gıda kolektiflerini anlattı.
Değirmenci’ye göre gıda krizinin çözümü üretimin artmasında olarak görülse de üretim artsa da fiyatların düşmediği daha önce deneyimlendi. Bu bir üretim meselesi değil, şirket egemenliğinin kârları nedeniyle oluşan bir kriz. Bu nedenle gıda krizinin çözümü, üreticilerin ne üreteceğine, ne kadar üreteceğine, yani üretim ve bölüşüm meselesine, kendileri karar vermesi gerekiyor. Buna da gıda egemenliği adı veriliyor. Gıda egemenliği, toprağı işleyen kişilerin bölgesine, suyuna, hayvanına sahip olduğu gibi, dağıtım mekanizmalarına da karar verdiği bir sistemi anlatmakta.
Gıda egemenliğinin en iyi örneği alternatif ekonomi olarak tarif edilen ağdır. İnsan merkezli bir ağ olan alternatif ekonomi, ürün ve hizmetlerin ekolojik olarak sürdürülebilirliği, adil gelir dağılımı, öz yönetim, ortak gelir dağılımı gibi ilkeleri merkeze alır. Hakim olan sermaye birikim sürecine alternatif bir ağ olarak kapitalist sistemin içinde ama bir ölçüde üretim ilişkilerini topyekün entegre halde olmayan ekonomileri tarif eder. Takas ekonomileri, korsan ekonomiler, küçük üretim gibi örnekleri olan alternatif ekonominin içinde günümüzde en önemli hat, dayanışma ekonomileridir. Alternatif gıda kolektifleri ve yeni nesil kooperatiflerde örneklerini görebildiğimiz dayanışma ekonomileri politik ilkeler ve alanlar belirlemektedir. Örneğin İstanbul’daki gıda inisiyatifleri, ekolojik üretim yapan küçük üreticileri, kadın, göçmen vb. dezavantajlı üreticileri desteklemektedir.
Atölyenin öğleden sonraki oturumlarında ise çeşitli sivil toplum kuruluşlarından gelen katılımcılarla havza ölçeğinde yurttaşın ve sivil toplum alanının gündemini konuştuk, yurttaşların taleplerini ve bu taleplerin muhataplarını belirledik, sivil toplum temsilcilerinin kamu politikalarına etki edebilme olanakları ve yöntemleri ve olası işbirliklerini belirledik, ve yol haritası oluşturarak başlangıç adımlarını tamamladık.